18 Şubat 2014 Salı

Evlilikte Ortaya Çıkan İletişim Sorunu Nasıl Çözülür

Evlilik, farklı kişilik özelliklerine sahip olan iki insanın ne kadar zor olursa olsun bir arada yaşayabilmesidir.

Evliliklerin bitmesine neden olan sorunların başında eşler arasında yaşanan iletişim sorunları geliyormuş. 

Birçok evlilik ortaya çıkan iletişim sorunları  nedeniyle boşanmayla sonuçlanıyormuş. 

Peki, evlilikte ortaya çıkan iletişim sorunları nasıl çözülür? Sorunun cevabını vermeden önce iletişim sorunlarının neden ortaya çıktığı üzerinde durmamız gerektiğini düşünüyorum.
 
Daha önce de bahsettiğim gibi evlilik iki kişinin bir arada yaşamak için çaba harcamasıdır. Aslında evliliği devam ettirmek ve evli kalmak sanıldığı kadar da kolay değildir. 

Evlilik, karşılıklı fedakarlık ve özveri ile yürüyen bir gemidir. Bir taraf daha çok fedakarlık yapıyor ve bu gemiyi batırmamak için daha fazla özveri gösteriyorsa ilişkide bir problem olduğundan bahsetmek mümkündür.

Evliliklerde eşler arasında iyi bir iletişim kurulması çok önemlidir. Güçlü iletişim kurmayı başaran çiftlerin daha iyi anlaştıkları görülmektedir. İyi iletişim kuramayan çiftler ise birbirlerini anlamakta zorlandıkları için daha çok çatışmaya ve daha sık kavga etmeye başlarlar.

Evliliklerde sona gelinmesinin önemli nedenlerinden birisi de doğru iletişimi kuramamaktır. İkili ilişkileri çıkmaza sürükleyen konulardan birisi de doğru dili kullanamamaktır. 
İkili ilişkide yaşanan iletişim sorunu insanları hiç istemedikleri halde kırıcı bir dil kullanmaya itebilir, bu sorun evliliklerin bitmesine neden olabilir. 

Birçok evli çift yaşanan bir sorun karşısında sinirlerine hakim olamamaktan, kötü, kırıcı ve aşağılayıcı bir üslup kullanmaktan şikayetçi.  Evliliklerde yaşanan tartışmalarda daha çok erkeklerin kırıcı üslup kullandığı sanılsa da kadınların da erkekler kadar kırıcı bir üslup kullandığı görülmektedir.

Tartışmaların temelinde yatan iletişim sorunu ne yazık ki "ben haklıyım, sen haksızsın" seviyesinde sürüp gitmektedir. Kimse birbirini alt edemediği için de genellikle eski konular ortaya dökülür, hatta iki tarafın da aileleri tartışmanın içine çekilir, tartışma daha çok içinden çıkılmaz bir hal alır.

Bu tür sorunların önüne geçmek ilişkinin yeniden gözden geçirilmesi ile mümkündür. 

Her şeyden önce kadın ve erkek birbirini dinlemeyi öğrenmelidir. Ne kadar iyi bir dinleyici olursanız karşınızdaki kişiyi yanlış anlama ihtimaliniz o derece azalacaktır. 

Elbette her evlilikte tatışmalar olacaktır. Ancak, tartışmaları dozunda bırakmak gerekir. Hakaret etmek ve yıkıcı eleştiriler yapmak, karşı tarafta onulmaz yaralar açabilir. 

Sevgi dilinizi geliştirmelisiniz. Kavga da etseniz eşinizi sevdiğinizi unutmayın, tartışmanın seviyesini düşürmeniz daha büyük sorunları beraberinde getirir, dikkatli olun. 

Yanlış anladığınız bir konuda özür dilemeyi öğrenmelisiniz. "Evet, haklısın, ben yanlış anlamışım, özür dilerim" diyerek biten bir cümle karşı tarafın sinirlerini yatıştırır.

Sevginizi göstermekten çekinmeyin. Eşinizi değiştiremiyorsanız, O'nu olduğu gibi kabul etmeyi deneyin.

Evlilik birlikte yaşama sanatıdır. Bencillik yapmayın. Bencillik iletişimsizliği beraberinde getirir ve ilişkilerin kötü gitmesine neden olur. Bencilliğinizi yenmek için gayret gösterin.

Sorumlulukları eşit şekilde paylaşın. Bir tarafın daha çok sorumluluk almasına ve bu sorumluluk altında ezilmesine izin vermeyin. 

Küs kalmayın. Küs kalmak iletişimsizliğin derinleşmesine neden olur. Aylarca küs kalmak yerine sorunlarınızı çözüme ulaştırmak için çabalayın.


                                                                         görsel alıntıdır

Evlilikte Ortaya Çıkan İletişim Sorunu Nasıl Çözülür

Evlilik, farklı kişilik özelliklerine sahip olan iki insanın ne kadar zor olursa olsun bir arada yaşayabilmesidir.

Evliliklerin bitmesine neden olan sorunların başında eşler arasında yaşanan iletişim sorunları geliyormuş. 

Birçok evlilik ortaya çıkan iletişim sorunları  nedeniyle boşanmayla sonuçlanıyormuş. 

Peki, evlilikte ortaya çıkan iletişim sorunları nasıl çözülür? Sorunun cevabını vermeden önce iletişim sorunlarının neden ortaya çıktığı üzerinde durmamız gerektiğini düşünüyorum.

14 Şubat 2014 Cuma

Sevginizi Göstermeniz İçin Bir Gün Yetmez

Özellikle 14 Şubat Sevgililer Günü akşamı kaleme aldım bu yazıyı. 

Ben daha önceki yazılarımda da sevginin bir güne sığdırılamayacağından, özel günlerin hayatımızda çok fazla bir şey değiştirmediğinden bahsetmiştim.  

Oldum olası böyle özel günler beni biraz gerer. Hatta hediye almak falan biraz zorlama hatta yapmacık gelir bana ... E, alan olsa kabul etmem değil ama eşim de benimle aynı kafada galiba, hediye falan hak getire yani...


Şaka bir tarafa, bana göre sevgi öyle bir duygudur ki,  hediye ile anlatılabilmeniz mümkün değil. Sevginin yanında maddi şeylerin hiç bir değeri yoktur, olmamalıdır da... Sevginizi göstermeniz için bir tek gün yetmez, seviyorsanız eğer yılın her günü sizindir. (Yanlış anlaşılmasın, deliye her gün bayram demiyorum, sevene her gün sevgililer günü diyorum!!!)

Desek de, aslında günümüzde birçok ilişkinin temelini maddiyat oluşturduğu için ilişkiler dolarlara, altınlara, pırlantalara endeksli hale geliyor. Ne kadar çok ve pahalı hediye o kadar çok sevgi yani... Düşünsenize, erkek arkadaşından pırlanta yüzük alan bir kız bu hediyeyi hemen fotoğraflayıp internette arkadaşları ile paylaşıyor. Artık ne kadar sevindiyse bu hediyeye varın siz düşünün...

Samimi olalım, hepimizin çevresinde böyle davranan insanlar yok mudur? Elbette var. Hem de tahmin edemeyeceğimiz kadar çok. Çok yakın bir arkadaşım, sık sık "eşinin maddi değeri fazla olmayan hediyeler almasından asla haz etmediğini, eşinden maddi değeri yüksek hediyeler beklediğini" söyleyerek, hediyenin maddi değerinin kendisi için ne kadar önemli olduğunun altını çiziyor.  

E, O da haklı tabi... Ekranlarda tek taş yüzükler, pırlanta takılar reklam edildikçe gençlerin ve evli çiftlerin hediye anlayışı da değişiyor. Erkekler kız arkadaşına ya da eşine tek taş almak için çırpınıp dururken, kızlar da sevgilisinden bilmem kaç kıratlık pırlanta yüzük bekliyor. 

Hal böyle olunca olan erkeğe oluyor yazık.  Artık taksitle mi olur, bir sene boyunca harçlıklarını mı biriktirir, ne yapıp edip yüzük almaya çalışır, eşini ya da kız arkadaşını mutlu edebilmek için...

İşte böyle geçer bir 14 Şubat Sevgililer Günü daha... 

Herkese, bu özel günü kutlamasına vesile olan kişiyle (eşi, dostu, arkadaşı, sevgilisi) bir ömür boyu mutluluk diliyor ve herkese sevgi dolu günler temenni ediyorum...

SEVGİLİLER GÜNÜ'NÜZ KUTLU OLSUN...



Sevginizi Göstermeniz İçin Bir Gün Yetmez

Özellikle 14 Şubat Sevgililer Günü akşamı kaleme aldım bu yazıyı. 

Ben daha önceki yazılarımda da sevginin bir güne sığdırılamayacağından, özel günlerin hayatımızda çok fazla bir şey değiştirmediğinden bahsetmiştim.  

Oldum olası böyle özel günler beni biraz gerer. Hatta hediye almak falan biraz zorlama hatta yapmacık gelir bana ... E, alan olsa kabul etmem değil ama eşim de benimle aynı kafada galiba, hediye falan hak getire yani...

13 Şubat 2014 Perşembe

Dikkat! Ağır Okul Çantaları Çocukların Skolyoz Olmasına Neden Oluyor

Okula giden çocuklara hiç dikkat ettiniz mi? Minicik bedenlerine inat kocaman kocaman çantaları nasıl da taşıyorlar.

Ortopedi uzmanları, ağır okul çantaları konusunda hem öğretmenleri hem okul yönetimlerini hem de anne-babaları uyarıyorlar. 

Özellikle çocukların ergenliğe girdiği 12-15 yaş aralığında hızlı boy uzamasına bağlı olarak omirilik rahatsızlıkları da ortaya çıkmaya başlıyor. 

Çocukların boyları ergenlikle birlikte hızlı uzadığı için kas ve iskelet gelişimi aynı hızda olamıyor. Bunun sonucunda iskelet sisteminde skolyoz denilen omurga çarpıklığı ortaya çıkıyor.

Uzmanlar ağır okul çantalarının çocukların kas sisteminde zorlanmaya neden olduğunu belirtiyorlar.  Okul çantasının hafif olması ve çantanın tek omuzda değil iki omuzda taşınması gerektiğinin altını çiziyorlar

Skolyoz her yaşta rastlanan bir hastalık olmasına rağmen en çok ergenlik çağındaki çocuklarda görülmektedir. 

Ergenlik çağına giren çocuğun omurgasını düzenli olarak kontrol etmek hastalığın erken teşhis edilmesine yardımcı olur.

Omurganın göğüs (thoracic) ve bel (lumbar) kısmında "S" şeklinde eğrilik olarak bilinen skolyoz sadece göğüs veya bel kısmında olabileceği gibi bazı vakalarda her iki bölgede de (kifoskolyoz) olabilmektedir. 

Hastalık farklı nedenlerden kaynaklanabiliyormuş.  Doğuştan ortaya çıkabilen skolyoz vakaları olabileceği gibi çocuk felci, beyin felci ya da kas erimesine bağlı olarak gelişen skolyoz vakalarına da rastlanabilirmiş. Bir de nedeni bilinmeyen, birden bire ortaya çıkan vakalar olabiliyormuş.

Türkiye'de 2,5 milyon skolyoz hastası olduğu tahmin ediliyor. Bu rakamın daha fazla artmaması için çocukların kas ve iskelet sistemini geliştiren ve güçlendiren spor dallarına yönlendirilmesini tavsiye eden uzmanlar, özellikle yüzme, jimnastik, voleybol, basketbol, kayak, kürek gibi kol ve omurga kaslarını geliştiren spor dallarının skolyoz tedavisinde etkili olduğunu belirtiyorlar. 

Skolyoz hastalığının en önemli özelliklerinden birisi de ne yazık ki hiç ağrı vermeden ilerlemesi. Dikkatli anne-babaların dahi gözünden kaçabilen hastalık maalesef çoğu zaman ilerledikten sonra farkedilmektedir.

Anne ve babalar ergenlik çağına giren çocuklarını düzenli aralıklarla kontrol etmelidirler. Örneğin; çocuğun kürek kemiğinin biri daha aşağıda duruyorsa,  memenin biri yukarıda biri aşağıda ise, pijamasının bir tarafı daha kısa duruyorsa, omuz ve kalça simetrik durmuyorsa skolyoz şüphesi var demektir. 

Çocuğunuzun omurgasında herhangi bir eğrilik fark ettiğinizde bir ortopedi uzmanına başvurmanız en doğrusudur. Ortopodi uzmanı tarafından skolyoz teşhisi konuldu ise bundan sonra yapmanız gereken şey, doktoronuzun tavsiye ve önerilerine harfiyen uymak. 

Skolyoz derecesi omurgada meydana gelen eğriliğin derecesini göstermektedir. Aynı zamanda hastalığın hangi aşamada olduğunu da gösterir.  20 derece altındaki eğrilikler çoğunlukla jimnastik ve yüzme gibi sporlarla düzeltilebilmektedir. 

20 derece ile 40 derece arasındaki eğriliklerde jimnastikle birlikte korse kullanılması da gerekir. Skolyoz korsesi kullanımı son derece zor ve zahmetlidir. Ancak birçok skolyoz vakasının ilerlemesi korse ile durdurulabilmektedir. Hastaya özel hazırlanan korse, dikkatli kullanıldığında hastalığın tedavisinde etkilidir.

40 derecenin üzerinde olan ve ilerlemesi korseye rağmen durdurulamayan vakalarda cerrahi müdahale gerekir. Ameliyatta amaç sadece omurgadaki eğriliği düzeltmek değil eğrilik nedeniyle sıkışan iç organları rahatlatmaktır. Skolyoz hastalığı özellikle akciğerlere baskı yaptığı için hastanın solunum kapasitesini düşürmektedir. Ameliyattan sonra hastanın solunum kapasitesi önemli ölçüde artar.


                                              Görsel alıntıdır

Dikkat! Ağır Okul Çantaları Çocukların Skolyoz Olmasına Neden Oluyor

Okula giden çocuklara hiç dikkat ettiniz mi? Minicik bedenlerine inat kocaman kocaman çantaları nasıl da taşıyorlar.

Ortopedi uzmanları, ağır okul çantaları konusunda hem öğretmenleri hem okul yönetimlerini hem de anne-babaları uyarıyorlar. 

Özellikle çocukların ergenliğe girdiği 12-15 yaş aralığında hızlı boy uzamasına bağlı olarak omirilik rahatsızlıkları da ortaya çıkmaya başlıyor. 

Çocukların boyları ergenlikle birlikte hızlı uzadığı için kas ve iskelet gelişimi aynı hızda olamıyor. Bunun sonucunda iskelet sisteminde skolyoz denilen omurga çarpıklığı ortaya çıkıyor.

11 Şubat 2014 Salı

Hayvanat Bahçesindeki Zürafayı Keserek Aslanlara Yem Yaptılar

Sabah kahvaltı yaparken, haberleri dinleyim, günün önemli gelişmelerini şöyle bir gözden geçireyim demiştim ki bir de ne göreyim: 

Danimarka'nın Kopenhag kentinde bulunan hayvanat bahçesinde Marius isimli zürafa kesilerek aslanlara yem yapılmış. 18 aylık olan Marius, aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda seyircinin gözü önünde kesilerek aslanlara yem yapılmış. 

Duyunca kulaklarıma inanamadım. Danimarka'dan bahsediyoruz. Hayvan haklarını korumaktan bahseden, Avrupalı olduğunu söyleyen ve gelişmiş ülkeler arasında gösterilen Danimarka'dan bahsediyoruz. 


Zürafayı kesmelerine gerekçe olarak hayvanat bahçesinde yer kalmamasını göstermişler. Özürleri kabahatlerinden de beter. 

Böyle bir vahşet Türkiye'de olsa kıyameti koparan Avrupalılar acaba bu vahşet karşısında seslerini çıkartacaklar mı? 

Gerçekten inanılır gibi değil. Hayvanseverlerden büyük tepki gören bu katliamın küçük çocukların gözü önünde yapılmış olması affedilir gibi değil. 

Hayvanat bahçesi müdürü yaptığı açıklamada zürafayı başka hayvanat bahçelerine göndermeyi düşündüklerini ancak hiçbirisi istemediği için bu şekilde davrandıklarını söylemiş. 

Zürafanın kesilme nedenleri arasında erkek zürafa olarak tek kalması da varmış. Hayvanat bahçesindeki tüm zürafaların çifti varken Marius isimli zürafanın ne yazık ki eşi yokmuş.