KİŞİSEL GELİŞİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KİŞİSEL GELİŞİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Şubat 2014 Salı

Evlilikte Ortaya Çıkan İletişim Sorunu Nasıl Çözülür

Evlilik, farklı kişilik özelliklerine sahip olan iki insanın ne kadar zor olursa olsun bir arada yaşayabilmesidir.

Evliliklerin bitmesine neden olan sorunların başında eşler arasında yaşanan iletişim sorunları geliyormuş. 

Birçok evlilik ortaya çıkan iletişim sorunları  nedeniyle boşanmayla sonuçlanıyormuş. 

Peki, evlilikte ortaya çıkan iletişim sorunları nasıl çözülür? Sorunun cevabını vermeden önce iletişim sorunlarının neden ortaya çıktığı üzerinde durmamız gerektiğini düşünüyorum.
 
Daha önce de bahsettiğim gibi evlilik iki kişinin bir arada yaşamak için çaba harcamasıdır. Aslında evliliği devam ettirmek ve evli kalmak sanıldığı kadar da kolay değildir. 

Evlilik, karşılıklı fedakarlık ve özveri ile yürüyen bir gemidir. Bir taraf daha çok fedakarlık yapıyor ve bu gemiyi batırmamak için daha fazla özveri gösteriyorsa ilişkide bir problem olduğundan bahsetmek mümkündür.

Evliliklerde eşler arasında iyi bir iletişim kurulması çok önemlidir. Güçlü iletişim kurmayı başaran çiftlerin daha iyi anlaştıkları görülmektedir. İyi iletişim kuramayan çiftler ise birbirlerini anlamakta zorlandıkları için daha çok çatışmaya ve daha sık kavga etmeye başlarlar.

Evliliklerde sona gelinmesinin önemli nedenlerinden birisi de doğru iletişimi kuramamaktır. İkili ilişkileri çıkmaza sürükleyen konulardan birisi de doğru dili kullanamamaktır. 
İkili ilişkide yaşanan iletişim sorunu insanları hiç istemedikleri halde kırıcı bir dil kullanmaya itebilir, bu sorun evliliklerin bitmesine neden olabilir. 

Birçok evli çift yaşanan bir sorun karşısında sinirlerine hakim olamamaktan, kötü, kırıcı ve aşağılayıcı bir üslup kullanmaktan şikayetçi.  Evliliklerde yaşanan tartışmalarda daha çok erkeklerin kırıcı üslup kullandığı sanılsa da kadınların da erkekler kadar kırıcı bir üslup kullandığı görülmektedir.

Tartışmaların temelinde yatan iletişim sorunu ne yazık ki "ben haklıyım, sen haksızsın" seviyesinde sürüp gitmektedir. Kimse birbirini alt edemediği için de genellikle eski konular ortaya dökülür, hatta iki tarafın da aileleri tartışmanın içine çekilir, tartışma daha çok içinden çıkılmaz bir hal alır.

Bu tür sorunların önüne geçmek ilişkinin yeniden gözden geçirilmesi ile mümkündür. 

Her şeyden önce kadın ve erkek birbirini dinlemeyi öğrenmelidir. Ne kadar iyi bir dinleyici olursanız karşınızdaki kişiyi yanlış anlama ihtimaliniz o derece azalacaktır. 

Elbette her evlilikte tatışmalar olacaktır. Ancak, tartışmaları dozunda bırakmak gerekir. Hakaret etmek ve yıkıcı eleştiriler yapmak, karşı tarafta onulmaz yaralar açabilir. 

Sevgi dilinizi geliştirmelisiniz. Kavga da etseniz eşinizi sevdiğinizi unutmayın, tartışmanın seviyesini düşürmeniz daha büyük sorunları beraberinde getirir, dikkatli olun. 

Yanlış anladığınız bir konuda özür dilemeyi öğrenmelisiniz. "Evet, haklısın, ben yanlış anlamışım, özür dilerim" diyerek biten bir cümle karşı tarafın sinirlerini yatıştırır.

Sevginizi göstermekten çekinmeyin. Eşinizi değiştiremiyorsanız, O'nu olduğu gibi kabul etmeyi deneyin.

Evlilik birlikte yaşama sanatıdır. Bencillik yapmayın. Bencillik iletişimsizliği beraberinde getirir ve ilişkilerin kötü gitmesine neden olur. Bencilliğinizi yenmek için gayret gösterin.

Sorumlulukları eşit şekilde paylaşın. Bir tarafın daha çok sorumluluk almasına ve bu sorumluluk altında ezilmesine izin vermeyin. 

Küs kalmayın. Küs kalmak iletişimsizliğin derinleşmesine neden olur. Aylarca küs kalmak yerine sorunlarınızı çözüme ulaştırmak için çabalayın.


                                                                         görsel alıntıdır

Evlilikte Ortaya Çıkan İletişim Sorunu Nasıl Çözülür

Evlilik, farklı kişilik özelliklerine sahip olan iki insanın ne kadar zor olursa olsun bir arada yaşayabilmesidir.

Evliliklerin bitmesine neden olan sorunların başında eşler arasında yaşanan iletişim sorunları geliyormuş. 

Birçok evlilik ortaya çıkan iletişim sorunları  nedeniyle boşanmayla sonuçlanıyormuş. 

Peki, evlilikte ortaya çıkan iletişim sorunları nasıl çözülür? Sorunun cevabını vermeden önce iletişim sorunlarının neden ortaya çıktığı üzerinde durmamız gerektiğini düşünüyorum.

10 Şubat 2014 Pazartesi

Dostlukta Samimiyet Çok Önemli, Dostunuzun Samimi Olduğundan Emin misiniz

Lise yıllarımda çok değerli bir arkadaşım vardı...

Arkadaş demenin eksik kalacağı kanısındayım, benim için gerçek bir dosttu. 

Liseden mezun olduktan sonra başka mecralara savrulduk ve ilişkimiz ne yazık ki öylece bitti gitti... Dostluğumuza sahip çıkamadık maalesef...

Aradan geçen bunca zamandan sonra hala öyle bir dost bulamamanın eksikliğini hissediyorum. 

Tam, işte budur, artık bir dostum var diyorum, bir bakıyorum ne dostum var ne de bir sırdaşım. 

Şimdi, dostluk nedir desem, birçoğunuz "sıkıştığım anda, başım dara düştüğünde, hiç düşünmeden, karşılıksız hiç bir çıkar gütmeden, art niyetsiz yanımda olan candan öte insan" diyor olabilirsiniz.
 
Gerçekten de dostluk kelimesi, yardımlaşma, paylaşma, sır saklama, koruma, kollama, geliştirme, yetiştirme ve daha pek çok şeyi ifade eder. Kim başı sıkıştığında bir arkadaşa, bir sırdaşa ve bir dosta ihtiyaç duymaz ki... 

Hepimiz zor zamanlarımızda sıkıntımızı paylaşarak bize yardım edecek, sıkıntımızı azaltacak samimi dostlara ihtiyaç duyarız

Ancak ne yazık ki, dostluklar da artık eskisi gibi değil. Eskiden gerçek bir dostun samimiyetine güvenilir, samimiyet sorunu yaşanmaz, dostum dediğiniz insanların sadakatinden emin olurdunuz.

Bugün, arkadaştan bir tık önde dostluktan bir tık geride (dostum diyebilmek istediğim) bir arkadaşımın hareketi beni çok üzdü. Belki benimkisi gereksiz bir sitem olabilir, ancak bu arkadaşın beni güvensizliğe itmiş olması onun samimiyetini sorgulamama neden oldu. 

Dostlukta samimiyet kavramına inanan insanlardanım. Eğer dostunuzun samimi olmadığını düşünüyorsanız bu ilişkiye daha fazla emek vermenize gerek yok bence. Zira, ikili ilişkilerde güven sorunu yaşandığında yıpranan taraf samimi olan taraf oluyor ne yazık ki... 

Benim bahsettiğim olayda da üzülen ve ciddi bir sıkıntıya düşen taraf benim. Belki arkadaşımın benim duygu ve düşüncelerimden haberi dahi olmayabilir. Bense kendi kendimi yiyorum, sinirleniyorum ve mideme ağrılar giriyor. 

Dostluk ve arkadaşlık ilişkilerimde, hatta komşuluk ilişkilerimde samimiyet ve dürüstlükten yana olan bir insanım. Ne dedikodu yaparım ne de kimsenin arkasından konuşurum. Bir kimseyi sevmişsem sonuna kadar severim lakin sevdiğim kişi bana bir yanlış yaparsa o kişiyi kolay kolay affetmem. Tüm ilişkilerimi bu çerçevede yaşarım. 

Bahsetmiş olduğum arkadaşa bir, iki, üç ve belki dört defa fırsat verdim. Hep aynı şey oldu. Bu arkadaşın samimiyetinden emin olamıyorum, o nedenle bu ilişkinin bitmesi gerektiğine karar verdim ve şu dakikadan itibaren bu ilişkiyi askıya alıyorum. Bakalım ilerleyen günler beni haklı mı çıkaracak yoksa yanıltacak mı? Yanılmış olmayı çok isterim...

Bekleyip görelim bakalım, neler olacak...

Dostlukta Samimiyet Çok Önemli, Dostunuzun Samimi Olduğundan Emin misiniz

Lise yıllarımda çok değerli bir arkadaşım vardı...

Arkadaş demenin eksik kalacağı kanısındayım, benim için gerçek bir dosttu. 

Liseden mezun olduktan sonra başka mecralara savrulduk ve ilişkimiz ne yazık ki öylece bitti gitti... Dostluğumuza sahip çıkamadık maalesef...

Aradan geçen bunca zamandan sonra hala öyle bir dost bulamamanın eksikliğini hissediyorum. 

Tam, işte budur, artık bir dostum var diyorum, bir bakıyorum ne dostum var ne de bir sırdaşım. 

Şimdi, dostluk nedir desem, birçoğunuz "sıkıştığım anda, başım dara düştüğünde, hiç düşünmeden, karşılıksız hiç bir çıkar gütmeden, art niyetsiz yanımda olan candan öte insan" diyor olabilirsiniz.

29 Ocak 2014 Çarşamba

Haksızlığa Uğramak Hayatın Sonu Demek Değil

Hayatta bazen adaletsizlikler ve haksızlıklar ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Maalesef hayat herkese adil davranmayabiliyor...

Bazen yaşamış olduğumuz olaylar karşısında  haksızlığa uğradığımızı düşünürüz...

Her ne sebeble olursa olsun haksızlığa uğramak bizleri çok fazla üzen ve yıpratan bir durumdur.

Ben de son günlerde yaşamış olduğum haksızlık nedeniyle zor günler yaşıyorum. Haksızlığa uğramanın nasıl bir duygu olduğunu sizlerle paylaşmak istedim. 

Haksızlığa uğramak, bütün hayatımın alt üst olduğunu düşünmeme ve hayatı kendime zehir etmeme neden oluyor...

Haksızlık karşısında elim kolum bağlı beklemek ve bir şey yapamamak ve en önemlisi yaşamış olduğum yenilmişlik duygusu beynimi kemirip duruyor...

Ciddi şekilde üzülüyorum  ve böğüre böğüre ağlamak istiyorum... Avazım çıktığı kadar haykırmak ve hakkımı savunmak istiyorum...

Beynim ve kalbim bana oyun oynamaya başladı, başka bir şey düşünmez oldum...

Kalbime bir ok saplansa, ancak bu kadar acıtırdı... Dayanamamaktan, pes edip gitmekten korkuyorum...

Bana haksızlık yapanların kahkahalarını duyduğumda gözlerim yaşlarla dolup taşıyor, artık dayanamıyorum...

Dünyadan daha ağır geliyor sırtımdaki yük, taşıyamıyorum..

Yanlış anlaşılmaktan korkuyorum ve kimseye bir şey anlatamıyorum...

Bana haksızlık yapanları düşünmekten kin ve nefretim artıyor, kendimden korkuyorum...

Gururumun incindiğini biliyorum da nasıl tamir edeceğimi bilmiyorum..

İlahi adalete sığınıyorum, bir gün bu haksızlığı yapanların Allah katında cezalandırılacağına inanmak istiyorum...

Aklıma hep "keser döner sap döner, gün gelir hesap döner" atasözünü getiriyorum ve rahatlamaya çalışıyorum...

Eğer siz de benim gibi haksızlığa uğradığınız düşünüyorsanız lütfen sabredin...

Sabır, Allah'ın  biz insanlara bahşettiği önemli bir özellik... Siz siz olun haksızlık karşısında kin ve nefret duygularınızı beslemeyin...  İnanın kin ve nefret duygunuzu her daim canlı tutmanız hayatınızı çekilmez bir hale sokuyor. Haksızlığın yaratmış olduğu tahribatı daha çok artırıyor...

Allah kimseyi haksızlık ile karşı karşıya bırakmasın...

Şunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın: Haksızlık yapmak haksızlığa uğramaktan daha acıdır. (Sokrates)

Sevgi dolu günler yaşamanız dileğiyle...





Haksızlığa Uğramak Hayatın Sonu Demek Değil

Hayatta bazen adaletsizlikler ve haksızlıklar ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Maalesef hayat herkese adil davranmayabiliyor...

Bazen yaşamış olduğumuz olaylar karşısında  haksızlığa uğradığımızı düşünürüz...

Her ne sebeble olursa olsun haksızlığa uğramak bizleri çok fazla üzen ve yıpratan bir durumdur.

Ben de son günlerde yaşamış olduğum haksızlık nedeniyle zor günler yaşıyorum. Haksızlığa uğramanın nasıl bir duygu olduğunu sizlerle paylaşmak istedim. 

Haksızlığa uğramak, bütün hayatımın alt üst olduğunu düşünmeme ve hayatı kendime zehir etmeme neden oluyor...

Haksızlık karşısında elim kolum bağlı beklemek ve bir şey yapamamak ve en önemlisi yaşamış olduğum yenilmişlik duygusu beynimi kemirip duruyor...

Ciddi şekilde üzülüyorum  ve böğüre böğüre ağlamak istiyorum... Avazım çıktığı kadar haykırmak ve hakkımı savunmak istiyorum...

Beynim ve kalbim bana oyun oynamaya başladı, başka bir şey düşünmez oldum...

Kalbime bir ok saplansa, ancak bu kadar acıtırdı... Dayanamamaktan, pes edip gitmekten korkuyorum...

Bana haksızlık yapanların kahkahalarını duyduğumda gözlerim yaşlarla dolup taşıyor, artık dayanamıyorum...

Dünyadan daha ağır geliyor sırtımdaki yük, taşıyamıyorum..

Yanlış anlaşılmaktan korkuyorum ve kimseye bir şey anlatamıyorum...

Bana haksızlık yapanları düşünmekten kin ve nefretim artıyor, kendimden korkuyorum...

Gururumun incindiğini biliyorum da nasıl tamir edeceğimi bilmiyorum..

İlahi adalete sığınıyorum, bir gün bu haksızlığı yapanların Allah katında cezalandırılacağına inanmak istiyorum...

Aklıma hep "keser döner sap döner, gün gelir hesap döner" atasözünü getiriyorum ve rahatlamaya çalışıyorum...

Eğer siz de benim gibi haksızlığa uğradığınız düşünüyorsanız lütfen sabredin...

Sabır, Allah'ın  biz insanlara bahşettiği önemli bir özellik... Siz siz olun haksızlık karşısında kin ve nefret duygularınızı beslemeyin...  İnanın kin ve nefret duygunuzu her daim canlı tutmanız hayatınızı çekilmez bir hale sokuyor. Haksızlığın yaratmış olduğu tahribatı daha çok artırıyor...

Allah kimseyi haksızlık ile karşı karşıya bırakmasın...

Şunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın: Haksızlık yapmak haksızlığa uğramaktan daha acıdır. (Sokrates)

Sevgi dolu günler yaşamanız dileğiyle...





27 Ocak 2014 Pazartesi

Stresten Kurtulmak İçin Yapmanız Gerekenler

Stresin yüzyılın hastalığı olduğu söylendiğinde pek inanmaz hatta aman sende diyerek stresin hastalık olabileceğini düşünmek istemezdim. 

Ancak, daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi son on beş gündür içine düşmüş olduğum dar boğaz ve sıkıntı nedeniyle hiç yaşamadığım kadar yoğun bir stresin içine girmiş bulunuyorum.

Başıma gelen kötü bir olaydan kaynaklı yaşamış olduğum stres o kadar büyük ve yıpratıcı ki kendi kendimi iyileştirmek ve sağaltmak için bir dizi araştırma içine girdim. 

Stres beni yiyip bitirmeden ben bu illetten nasıl kurtulurum diye bir araştırma yaptım ve stresten kurtulmak için yapılması gerekenler hakkında bazı ipuçları yakaladım. 

Herşeyden önce stresi yenmek için kendi kendimize söz vermemiz gerekiyor. Unutmayın, strese teslim olursanız hayatınız hiç çekilmez bir hal almaya başlıyor. 

Strese girdiğinizi düşünüyorsanız, kendinizi mutsuz, sinirli, hırçın, üzgün ve değersiz hissediyorsanız  bunun nedenini objektif bir bakış açısı ile değerlendirmeniz ve stresin kaynağını belirlemeniz gerekir. 

Birçok insan neden strese girdiğini dahi bilmiyor. Oysa sorunun kaynağına inmek daha hızlı çözüm yolları üretmek açısından son derece önemlidir.

Sizi strese sokan şeyleri listeleyin ve mümkünse listede bulunan stres kaynaklarını bertaraf etmeye çalışın.

Sorunlarınızı doğru bir bakış açısı ile değerlendirmeniz sizin yararınıza olacaktır. Sorunu çözümlemeniz mümkün değilse ve şu anda çözüme ulaştıramıyorsanız bir süreliğine unutmanızın kimseye bir zararı olmaz. ( Benim strese girmeme neden olan olay da aslında şimdilik uzaklaştırılması gereken bir konu ancak ben yine de düşünmeden edemiyorum.)

Zamanı planlı kullanmak (özellikle yoğun insanlar için, sınava girecek üniversite adayları vb.) stresinizi biraz olsun azaltır. Zamanı iyi kullanmak için mutlaka planlı programlı olmak gerektiğini unutmayın.

Spor, spor ve kesinlikle spor. Gerçekten insanı rahatlatıyor. Ben de kendimi parka attım, düzenli olarak yürümeye başladım. Açık hava insana pozitif enerji veriyor. 

Bugünü yaşamaya gayret edin. Yarının ne getireceği belli değilken yarını düşünerek bugünü zehir etmenin bir manası yok. Mutlu olmak en önemlisi. Şu an ve şu dakika mutlu iseniz bırakın yarın ne olacağını düşünmeyi, mutluluğun keyfine varın.

Stresi girmenize neden kimseye hayır diyememek ise mutlaka hayır demeyi öğrenin. 

Tepkilerinizi kontrol etmeyi öğrenin. Sürekli bir tepkisellik içinde olmak, sizi sinirli ve asabi bir insana dönüştürür. 

Hayatı olumlu değerlendirmek, olaylara pozitif bir bakış açısı ile yaklaşmak sizi iyimserliğe sürükleyerek rahatlatacaktır. 

Ben stresle baş etmeyi öğrenmek için çaba sarfediyorum. Eğer siz de stres nedeniyle zor günler yaşıyorsanız bütün bu söylediklerimi deneyin. Mutlaka faydasını görmeye başlayacaksınız.


26 Ocak 2014 Pazar

Stresin Çeşitleri Nelerdir

Stres,  bir önceki Stres nedir? Stres Yönetimi Nasıl Olmalıdır? başlıklı yazımda belirtmiş olduğum gibi bireyin dış etkenler karşısında göstermiş olduğu ruhsal ve fiziksel tepkiler bütününe verilen isimdir. 

Stresin mağara devrinden beri var olduğu düşünülmektedir. Her ne kadar geçen bunca zaman içinde stresin kaynağında ve şeklinde değişiklik yaşanmış olsa da aslında stresin insanlar üzerinde yarattığı etki genel olarak aynıdır.

Stresin kaynağı nedir sorusunun cevabını merak ediyorsanız, stresin kaynağını fiziksel, ruhsal ve iş-meşguliyet şeklinde gruplandırmak mümkündür. 

Stresin kaynağı stresin çeşitleri konusunda da bizi bilgilendirmektedir. Fiziksel stres, iş ve meşguliyetten kaynaklanan stres ve psikososyal stres şeklinde sınıflandırılabilen stres ve stres düzeyi kişiden kişiye farklılık gösteren bir olgudur. 

Stres, insanlar üzerinde olumlu ve olumsuz yönleri olan bir duygu durumudur. Aşırı stres insanları karamsarlığa, tükenmişliğe, huzursuzluğa, sinirliliğe, kızgınlığa, keder ve eleme sürükler. 

Yeterli düzeyde bir stresin varlığı ise bireyin motivasyonunun yükselmesine, gelişmesine ve ilerlemesine katkı sağlayabilir. 

Fiziksel stres, sıcak ya da soğuk hava, gürültü, trafik, kalabalık vb. karşısında yaşanan zorlanma örnek olarak gösterilebilir.

İş ve meşguliyetten kaynaklanan strese, ağır iş koşulları, gece çalışmak, düşük ücret, aşırı sorumluluk vb. nedenlerden ötürü yaşanan zorlanma örnek olarak gösterilebilir.

Psikososyal stresi, günlük, gelişimsel ve büyük olaylar karşısında yaşanan stresler olarak sınıflandırmak mümkündür. 

Günlük stresler günlük hayatın getirdiği gerilimden kaynaklanan stres durumudur. Ödevlerin yetişmemesi, ev işlerinde yaşanan aksama, çocuğun ağlaması ve uyumaması, sıra beklemek, zamanında yetişememek vb. durumlar karşısında hissedilen gerilim günlük strese örnektir. 

Gelişimsel stres ise hayatın farklı aşamalarında görülen ve bazı değişiklikler yaşanmasını zorunlu kılan durumlarda yaşanan gerilimdir. Gelişimsel stres, okula başlama, yeni işe başlama, menopoz ve andropoz vb. özel durumlarda yaşanan stresi kapsar.

Hayatın getirdiği olaylar karşısında yaşanan ve yaşam krizlerine bağlı stres olarak adlandırılan strese, evlilik, boşanma, ölüm, hamilelik, loğusalık, hastalık, başka bir ülkeye gitmek, başarısızlık, işini kaybetme, savaş, kavga vb. örnek olarak gösterilebilir.










25 Ocak 2014 Cumartesi

Stres Nedir? Stres Yönetimi Nasıl Olmalıdır?

Günaydın arkadaşlar; 

Bugün sizlere stresten bahsetmek istiyorum. Son günlerde yaşamış olduğum yoğun stres nedeniyle geceleri uykusuzluk sorunu yaşamaya başladım.

Hayatımı bu derece altüst eden sorunumu çözüme ulaştırdığımda yaşamış olduğum stresin nedenini sizlerle paylaşmayı düşünüyorum zaten.

Neyse, biz konumuza dönelim. Bugünkü yazımda, stres ne demektir sorusuna kendimce cevap vermeye çalışacağım. 

Stres hayatımızı zorlaştıran ve sıkıntı yaratan olaylara karşı göstermiş olduğumuz ruhsal ve fiziki tepkilere denir. Fizyolojik bir durum olan stres hayatın her alanında kendini göstermektedir.

Stres, insanların fiziki bazı değişiklikler yaşamasına neden olur. Stresle birlikte insanların solunum sayısı ve tükürük oranı artar, ter bezleri daha fazla çalışır, göz bebekleri büyür, kan basıncı yükselir, mide krampları artar ve mide asit oranı yükselir. Kaygı, elem, keder, sinirlilik ve üzüntü stresin duygusal etkilerindendir.

Stresin belirtileri ise şunlardır: Karar vermede güçlük, değersizlik ve terkedilmişlik duygusuna kapılmak, alkol kullanmak, sigara içmek, öfke kontrolü yapamamak, olmadık zamanlarda ortaya çıkan öfke ve kızgınlık duygusu ile baş edememek, duygusal tepkilerde tutarsızlık yaşamak vb. belirtiler, stres varlığından bahsetmemize neden olur.

Stresin kaynağı çevresel olabileceği gibi psikolojik de olabilir. Çevresel etkenler adından da anlaşılacağı gibi strese neden olan dış etkenlerdir. Psikolojik etkenler ise kişinin kendi ruhsal durumu ile ilgili olan ve strese neden olan iç etkenleri kapsamaktadır.

Yoğun stres hayatı çekilmez kılsa da stresin olumlu yönleri de bulunmaktadır. Koruyucu bir tepki olarak ortaya çıkan stres zor bir durumla karşı karşıya kalan kişinin zorluklarla mücadele edebilmesini sağlar.

Stresin olumsuz yönünü ise şöyle anlatabiliriz; aşırı stres, enerjinizin azalmasına, sinirli ve huzursuz olmanıza, çabuk yorulmanıza ve performansınızın düşmesine, stresten kaynaklanan davranışlarınızın aleyhinize dönüşmesine neden olur.

Bütün bu nedenlerden dolayı stresli kişilerin stresi kontrol altına alması yani stres yönetimi şarttır. Stres yönetimi davranışların dengelenmesinden oluşan bir süreci kapsar. Hayatınızın bir çok alanında etkili olan ve yaşam kalitenizi düşüren stresi yok etmek için; 

Açık havada egzersiz yapın. 

Kahve tüketimini azaltın.

Yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterin.

Hoşgörülü olmayı öğrenin.

Eğlenmekten vazgeçmeyin. Sosyal aktiviteler geliştirin.

Somurtmak yerine gülmeyi tercih edin. Esprili bir insan olmaya gayret edin.

Kendinize iltifat edin. Kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır.

Olayları olumlu yönden değerlendirmeye çalışın. 

Herşeyi basit bir şekilde anlamaya çalışın, olayları karmaşıklaştırmaktan uzak durun.

Başkalarının ne düşündüğünü çok fazla önemsemeyin. 

Düzenli uyku uyumaya özen gösterin.

Haset ve kin gibi olumsuz duygular sizi daha çok yıpratır. Bu tür olumsuz duygulardan kaçının.

Hayata her zaman umutla bakın.  Kaygılanmanıza neden olan şeylerin  % 40'ının asla gerçekleşmediğini unutmayın. 










6 Ocak 2014 Pazartesi

Eyvah! Asosyal Oldum

Asosyal olmak bazen espirili bir anlatımla birlikte kullanmış olduğumuz bir deyim olsa da aslında insan hayatını olumsuz etkileyen bir durumdur. 

Asosyallik basit bir anlatımla sosyal olmayı başaramama durumudur. Asosyallik bireyin sosyal çevre ile yeterli ilişki kuramaması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Asosyal kişiler çoğu zaman kendini dış dünyadan soyutlar ve kendi dünyalarına çekilirler.

Asosyal insanlar kendi kendileri ile baş başa kalmaya bayılırlar.  Yalnız yaşamaktan hoşlanırlar.  Özellikle bilgisayar başında zaman geçirmek onlar için dünyanın en güzel şeyidir. 

Asosyal kişiler güçlü arkadaşlık ilişkileri kurmakta zorlanırlar. 

Bazen birçok insanla ilişki kurmak zorunda olan insanlar da bile asosyal davranışlar görülmektedir. 

Asosyal bireyler önceleri arkadaş bulmakta zorlanırken zamanla aile bireylerinden de uzaklaşmaya başlarlar. 

Asosyallik ile zamanında mücadele edilmezse bu kişiler zamanla toplumdan tamamen uzaklaşırlar ve sosyal fobi dediğimiz ve çok sık görülen ruhsal sıkıntı ile başetmek zorunda kalabilirler. 

Asosyal kişileri değerlendirirken onları antisosyal kişelerle karıştırmamak gerekir. Antisosyal kişiler davranış bozukluğu gösteren kişilerdir. Bu bireyler sorumsuz ve tehlikeli davranışları ile toplumsal yaşamı tehlikeye atarlar. Antisosyal bireyler suç işlemeye meyilli bir ruh hali içindedirler. 

Asosyal kişiler ise çoğu zaman yalnız kalan ve kendi dünyasına çekilen insanlardır. Eyvah! Asosyal oldum diyorsanız bir an önce bu cendereden kurtulmalısınız. Asosyallikten kurtulmak için olabildiğince çok sosyal aktiviteye katılmak, sinemaya, tiyatroya, konsere gitmek iyi sonuç almanızı sağlayacaktır. 

Yeniden sosyalleşmek istiyorsanız bilgisayarınızın düğmesine basın ve  şu cihazı kapatın artık.  Bilgisayar başında gereğinden fazla zaman geçiriyorsanız bir an önce bu huyunuzdan vazgeçmeli ve gerçek dünyaya dönmelisiniz. 

Çevrenizdeki insanların sizi anlamadığını düşünüyor olabilirsiniz. Onlara kendinizi doğru anlatmaya çalışmayı bırakın, bakın zaman ne kadar çabuk geçiyor, sizi anlamayanları arkada bırakmayı öğrenin. Yeniden sosyalleşmek istiyorsanız sizi anlayanlarla birlikte hareket edin ve hayattan keyif almaya bakın...



11 Aralık 2013 Çarşamba

Özgüvenimi Kaybettim, Özgüvenimi Nasıl Kazanabilirim

Özgüven demek kendimizle barışık olmamız demektir. Özgüvenli olmak kendi kendimize güvenmemiz anlatır. Özgüven sahibiysek kendimizi değerli hissederiz. Özgüvenimiz yüksekse kendimizle barışık ve mutlu yaşarız. Sahip olduğumuz özgüven çevresel faktörlere ve yaşadığımız olusuzluklara bağlı olarak zaman zaman eksilebilir. Günlük yaşamımızda özgüveni tavan yapmış insanlarla karşılaştığımızda bunu nasıl başardıklarını merak ederek onlar gibi olmanın hayalini kurarız.

Özgüven eksikliği, hayatımızı olumsuz etkileyen bir duygu eksikliğidir. Özgüven eksikliği oluştuğunda, kendimizi ve yeteneklerimizi görmezden gelmeye başlar, yetersiz olduğumuz duygusuna kapılırız. Böyle bir durumda kendimizi hiç olmadığı kadar mutsuz, yetersiz ve değersiz hissederiz. Yoğun bir yalnızlık duygusu yaşamaya başlarız ve kimsesiz olduğumuzu düşünürüz. Hiç kimsenin bizi sevmediğini düşünür bir nevi aşağılık duygusuna kapılırız. Başarısızlık korkusu yaşarız ve daha önce yapabildiğimiz şeyleri yapmak istemeyiz. Özgüven duygumuz azaldığında sürekli itaat etmemiz ve her söyleneni yapmamız gerektiğini düşünürüz. Kendimizi değersiz hissetmemiz  ve yaşadığımız güvensizlik duygusu nedeniyle yalnızlaşmaya başlarız.

Peki, kaybettiğimiz özgüvenimizi nasıl kazanabiliriz? 


  • Herşeyden önce kendimizi sevmemiz gerekiyor. Kendi hayatımızda önemli olan şeylere odaklanmalı ve kendimizi değerli hissetmeliyiz. 
  • Bardağın dolu tarafını görmek her zaman daha iyidir. Bu nedenle boş tarafı düşünmek yerine dolu tarafı düşünerek mutlu olmak gerekiyor. 
  • Sahip olmadığımız bazı özellikler nedeniyle kendimizi başarısız ve işe yaramaz hissetmek yerine, güçlü yönlerimizi ön plana çıkararak mutlu olmamız gerekiyor. 
  • Hiç kimse her yönden mükemmel değildir, her alanda mükemmel olmaktan ziyade güçlü olduğumuz alanda başarılı olmak daha kolaydır. 
  • Kendimizi sevmemiz özgüvenimizi artırmanın en kolay yoludur. 
  • Kendimize hedef belirlemek ve bu hedefe ulaşmak için uğraşmak kendimizi değerli görmemizi sağlar. 
  • Olaylar karşısında pozitif düşünmeye gayret etmeliyiz. Pozitif düşünmek birçok sorunun başlamadan bitmesine yardımcı olur. 
  • Duygularının esiri olan insanlar daha çok yanlış yaparlar. Duygularımızı kontrol etmeyi öğrendiğimizde olaylar karşısında beklenmedik davranışlar göstermekten kurtulabiliriz. 

4 Aralık 2013 Çarşamba

Mutlu Olmak İstiyorsanız Herşeyi Kontrol Etmekten Vazgeçin

     Hayatımızın amacı mutluluk dersek çok abartmamış oluruz değil mi? Gün içinde yapmış olduğumuz birçok şeyi  mutlu olmak için yapmıyor muyuz? Örneğin; yemek yeriz ve mutlu oluruz. Gezmek bizi mutlu eder. Arkadaşlarımızla sinemaya gitmek bizi eğlendirir ve mutlu olmamızı sağlar. Çocuklarımızla oynamak, onlarla konuşmak, anne-babamızı ziyaret etmek, televizyon izlemek, yemek yapmak, bazen dedikodu yapmak bile bizi mutlu etmektedir. Yani, gün içinde yapmış olduğumuz pekçok şey aslında mutlu olmak için yapmış olduğumuz şeylerdir. 

     Hayatımızda mutluluk ile mutsuzluk hep bir aradadır. Arada ince bir çizgi vardır. Mutlu olmak istiyorsak mutsuzluğumuza neden olan sıkıntıları bir kenera bırakmak zorundayız. Bizi mutsuz eden şeyleri hayatımızdan çıkarmadığımız müddetçe mutsuzluk kronik bir hal alabilir. Hayatımızın olumlu yönleri kadar kötü ve olumsuz yönleri de vardır ve olmalıdır da zaten. Eğer öyle olmasaydı mutluluk anlaşılır olmazdı, insanlar için mutluluğun hiçbir anlamı kalmazdı. Mevlana ne güzel söylemiş: "Üzülme, Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, ne mutlu sana! Elinde olmayanları söyleme bana."
  • Mutlu olmak istiyorsanız herşeyi kontrol etmekten vazgeçin. Unutmayın kontrol etmek istediğiniz herşeye yetişmeniz mümkün değildir. Hayatı akışına bırakmak, kontrol etmekten daha kolaydır. 
  • Mutsuz olmak için bahaneler üretmekten vazgeçin.  
  • Yanlış ve yolunda gitmeyen şeyler için sorumlu aramayın ve başkalarını suçlamaktan vazgeçin. 
  • Karşınızdakini dinlemeyi öğrenin. Dinlemek sorunların büyük bir kısmını halletmenezi sağlayacaktır.
  • Geçmişte yaşamaktan vazgeçin. Geçmişte yaşanan hatalardan ders almak ve tekrarlamamak mutluluğun kapısını açar.
  • Sağlıklı olduğunuz için şükredin ve en büyük mutluluğun sağlıklı yaşamak olduğunu unutmayın. 
  • Kendiniz olun, başkalarının beklentilerine uygun yaşamaya çalışacağım diye kendi hayatınızı çekilmez hale getirmeyin.
  • Elinizdekilerle mutlu olmayı öğrenin, elinizde olmayanları düşünerek mutsuz olmayı değil.
  • Sorunlarınıza pozitif bakış açısı ile yaklaşın. Pozitif baktığınızda sorunlarınızın daha kolay çözümlendiklerini göreceksiniz.  
  •  Mutluluk sevmektir. Sevmekten korkmayın.