EĞİTİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
EĞİTİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ocak 2014 Cuma

Üniversiteye Giriş Sistemi Değişiyor mu?

Üniversiteye giriş sistemi değişiyor mu?

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı üniversiteye giriş sisteminde bazı değişiklikler yapılacağının sinyalini verdi. 

Orta öğretim geçiş sınavında yapılan değişikliğin ardından yeni bir çalışma başlatıldığını açıklayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı üniversitelere geçişte sınav sisteminin değiştirilmesine sıcak baktıklarını ve bu konuyla ilgili çalışmalara başladıklarını belirtti.

Peki, MEB'nın üzerinde çalıştığı ve birkaç yıla kadar yürürlüğe girmesi planlanan yeni üniversiteye giriş sisteminin temel özellikleri neler?

Üzerinde çalışılan yeni üniversiteye giriş sistemi üniversitelerin belirli kategorilere ayrılmasını ve yerleşmenin de bu kategorilere uygun şekilde yapılmasını öngörüyor. Yeni sistemde üniversitelerin A, B, C gibi sınıflara ayrılması ve öğrencilerini ona göre seçmesi planlanıyor. Bu arada üniversiteler A, B, C gibi kategorilere ayrılırken gelişmişlik düzeylerine göre sınıflandırılacaklar.

Örneğin; Türkiye'nin en gelişmiş ve en iyi üniversiteleri olarak bilinen Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ gibi üniversiteler A sınıfında yer alacak. Bu üniversitelere başvuru yapmak isteyen adayların lise not ortalaması belirli bir düzeyde olmak zorunda olacak.

A kategorisinde bulunan üniversitelere yerleşemeyen adaylar B kategorisine başvuruda bulunabilecekler. Üniversiteye giriş sınavında yapılması planlanan değişiklik taslağına göre C kategorisinde yer alan üniversiteler ise sınavsız olacak. Bu üniversitelere puanı yeten her öğrenci başvuruda bulunabilecek.

YÖK etkili bir kurum olarak varlığını devam ettirecek ve üniversitelerin kategorilere ayrılarak sınıflandırılmasında etkili ve yetkili merci olacak.

Üniversiteye girişte adayların lise döneminde elde ettikleri başarı önemli bir kriter olacak. Okul içi başarısına göre üniversiteye yerleşecek olan aday okul başarı seviyesine uygun bir üniversiteye yerleşecek.

Üniversiteler kendi öğrencilerini seçme konusunda serbest olacaklar. 

Yapılacak merkezi sınavın sonucuna göre üniversite adayı kendi puanına karşılık gelen üniversiteye başvuruda bulunabilecek. Üniversiteler başvuru yapan adaylar arasında kendi kriterlerine uygun olanını seçecek.

Yeni sisteme göre eski sistemde olduğu gibi merkezi yerleştirme yapılmayacak, aday kendi puanına uygun üniversiteye başvuruda bulunacak ve üniversite seçim konusunda serbest olacak.

Yeni sistem üzerinde çalışmaların başladığını belirten Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı birkaç yıla kadar sistemin ana hatlarını belirleyeceklerini ve yeni sistemi hayata geçireceklerini belirtiyor.

Yaz boz tahtasına dönen eğitim sistemi bakalım bu düzenleme hayata geçtikten sonra yeniden değişecek mi?

Dünyanın hiçbir yerinde eğitim sistemi bu kadar yaz boz tahtasına dönüşen ve sil baştan yeniden düzenlenen başka bir ülke yoktur. Umarım, uygulamaya konulmak istenen yeni sistem tam olarak olgunlaştıktan sonra uygulamaya konur da, birkaç yıl sonra bu olmadı yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz onu deneyeceğiz denilerek yeni bir değişikliğe gidilmez. Kısacası, bu son olur inşallah...







16 Ocak 2014 Perşembe

SBS Fiyaskosu

SBS fiyaskoyla sonuçlandı galiba. 


Mahkeme kararının ardından 2013 Seviye Belirleme Sınavı iptal edilebilir polemiği başladı.



Sınava giren ve girdiği sınavın sonucuna göre belirli bir lisede eğitim görmeye başlayan onca çocuk, sınavın iptal edilme olasılığı karşısında  zor durumda kaldı.

2013 yılında yapılan son SBS ait yerleştirme durduruldu. Her şey sil baştan olabilir. SBS sınavı sonuçlarına göre bir liseye yerleşen çocuklar için hak kaybını önleme adına çalışmalar başlatan MEB, bakalım bu sorunun altından nasıl kalkacak. 

Zaten, Türkiye'deki sınavlarda güven eksikliği sık sık gündeme gelmiştir. mahkemenin vermiş olduğu durdurma kararı sınavlarla ilgili yaşanan fiyaskolara bir yenisini daha eklemiş oldu. 

Sınav sonuçlarının yerleştirmesinin durdurulmasına, 718 öğrencinin İngilizce ve Almanca dil puanlarının yanlış hesaplanması neden oldu.

Şimdi  mahkeme tarafından verilen bu karar uyarınca 1 milyon 112 bin adayın puanı yeniden hesaplanacak, belki de hesaplanan yeni puanlar birçok öğrencinin okulunun değişmesine neden olacak. Nereden bakarsanız bakın, SBS ile ilgili bu yaşananların tutulur bir yanı yok, tek kelimeyle fiyasko...

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı; bir üst mahkemeye başvuracaklarını ve hak kaybı yaşanmaması için ellerinden geleni yapacaklarını belirtti. 

Bakalım bundan sonra hangi sınavda fiyasko yaşanacak. İnşallah deliler gibi ders çalışarak istedikleri yere girmeye çalışan üniversite adayları böyle bir sorunla karşı karşıya kalmazlar diye dua ediyorum...

Ne yalan söyleyim, önümüzdeki aylarda yapılacak olan YGS ve LYS sınavları için ben şimdiden endişelenmeye başladım bile... Hadi hayırlısı...


3 Ocak 2014 Cuma

2014 YGS (Yüksek Öğrenime Geçiş Sınavı) Başvuruları Başladı

2014 yılı YGS Başvuruları başladı

2 Ocak'ta başlaşan başvurular 15 Ocak 2014 tarihine kadar devam edecek. 

Sınav ücreti nereye yatırılıyor? Ziraat, Denizbank, Halkbank, Vakıfbank, TEB ATM'lerinden ya da PTT şubelerine yatırılabiliyor. Ancak sınav ücretini yatırmak isteyen adaylar,1 oturum ve 2 oturum seçeneği ile karşı karşıya kalıyorlar. 

Haliyle başvuru ücretini yanlış yatırmaktan korkan üniversite adayı çocuklarımız bu seçeneği görünce önce biraz bocalıyorlar. 

Arkadaş, madem bu seçeneği oraya koyuyorsunuz, ne olurdu yanına bir de küçük açıklama yapıverseydiniz... Yok mutlaka biraz zora koşmaları lazım...

PTT'de sınav ücretini yatırmak isteyen bir üniversite adayına güzel ve şık memure hanım soruyor "1oturum mu 2 oturum mu" diye... Önce bir şaşkınlık oluşuyor üniversite adayı 17 yaşındaki gencin yüzünde, ardından " o ne ki" diye soran bir yüz ifadesi...

Memure hanım da bilmiyor adayın hangi seçenekte karar kılması gerektiğini... Resmi bir kurumsun ve o parayı tahsil etmekle yükümlüsün ama üniversite sınavına girmek isteyen bu çocuklara doğru bilgi vermekten acizsin... Yok böyle birşey ya...

O çocuk zaten panik halinde, şurada sınava iki ay kalmış, stres olmuş, yanlış yapmaktan  o kadar korkuyor yani... Önce sen bileceksin tahsil ettiğin paranın ne olduğunu, bu para şunun için, bu seçeneği seçersen şu olur, ötekini seçersen bu olur diye izah edeceksin. Ama nerde... Resmi bir kurum diğer bir kurumun ne demek istediğini anlamakta zorluk çekiyorsa halkın anlamaması sizce de normal değil midir?

İşte Türkiye'nin bir türlü kendini aşarak medeni seviyeye ulaşamamasının nedeni tam da budur... "Bana ne" mantığı var olduğu müddetçe bu ülkede yüzümüzü güldüren hiçbir gelişme olmayacak maalesef...

Ben de gözümün önünde cereyan eden bu gelişme karşısında dayanamayarak memure hanıma gayri ihtiyari "Bu çocuk bunu gider internette araştırabilir ve öğrenebilir belki, ama sizin bunu zaten biliyor olmanız gerekmez mi? İnsanlar pek tabi ki bunun ne anlama geldiğini birinci ağızdan öğrenmek için size soracaklar" diyorum. 

Memure hanımda bir afra bir tafra... Ay, yesinler canım... Oraya oturup bilgisayarda işlem yapmakla hiçbir şey hallolmuyor... Birazcık kendinizi yetiştirmeniz lazım...

İşin ilginç yanlarından birisi de  şef statüsündeki beyefendinin konu hakkında en ufak bir bilgisinin olmaması... Düşünün ki, o beyefendi belki de yakın bir zamanda o kurumun müdürü olacak ya da başka bir göreve terfi edecek...

YGS'ye başvuracak olan arkadaşlar 1 oturum dedikleri sadece sınavsız geçiş hakkından yararlanmak isteyen ve meslek lisesinde öğretim gören çocukları kapsıyor. Bu şıkkı seçen adaylar 10 TL sınav ücreti ödemesi gerekiyor. 

YGS ücretini yatırırken 2 oturum olarak karşınıza çıkan ikinci şık ise 40 TL sınav ücreti yatırmanız gereken ve normal, anadolu, kolej ve fen lisesi mezunları ile halen lise son sınıfta okuyan ve bu sene sonunda mezun olacak olan üniversite adaylarını kapsıyor. 

YGS başvuruları herkese hayırlı olsun, üniversite adayı olan bütün çocuklarımıza tüm kalbimle başarılar diliyorum... 




13 Aralık 2013 Cuma

Sağ Beyin Odaklı Erken Eğitim

Beynimizin sağ lobunun ilk 36 ayda geliştiğini biliyor muydunuz? Artık sağ beyin odaklı erken eğitim ile çocuklar hayata 1-0 erken başlıyorlar. Sağ eğitim odaklı erken eğitim tekniği ile sağ beyin lobunun bilgiyi depolaması sağlanıyor. 

Erken dönemde verilen eğitim ile sağ beyin lobuna depolanan bilgiler hiç unutulmuyor ve çocuk bunu zamanı gelince kullanabiliyor. Beynimiz sağ ve sol lobdan oluşuyor. Bebekler doğduktan itibaren ilk 36 ay öğrendiklerini sağ lobda depoluyorlar. İşte sağ beyin odaklı erken eğitim bu noktada önemli hale geliyor. Bu eğitimi alan çocuklar bir taraftan büyüyorlar bir taraftan da beynin sağ lobunu bilgi deposu haline getiriyorlar.

Bebekler doğduklarında sağ lob daha baskındır. Zamanla sağ ve sol lobdan birisi daha baskın olmakta. Genellikle baskın olan lob ise sol lob oluyormuş. Sağ lob ile sol lobu dengelemek için erken eğitim vermenin şart olduğunu belirten uzmanlar, sağ beyin odaklı eğitim sisteminin çocukların gelişiminde önemli bir yeri olduğunu belirtiyorlar. Bebeklik çağında yani doğuştan itibaren ilk 36 ay boyunca sağ beyin, her şeyi bir fotoğraf makinası gibi kaydediyor ve zamanı geldiğinde çocuğunuzu daha kolay öğrenen bir birey haline getiriyor. Sağ lobu gelişen çocuk daha meraklı ve araştırmacı olduğu için her zaman yeni bir şeyler öğrenme ihtiyacı duyuyor. Öğrenme isteği hiç bitmiyor. Bu yaşta verilen eğitim sayesinde çocuklarınızın, müzik aleti çalma, resim çizme, yabancı dil öğrenme, matematik, kültür ve sanat gibi beceri isteyen dallarda  daha başarılı olduğuna tanık olabilirsiniz.

Sağ beyin odaklı eğitimin başarılı olması için koşulsuz sevginin şart olduğunu belirten eğitim uzmanları, bu eğitimin, çocukları kıyaslamanız ya da yarıştırmanız için verilmediğinin altını çiziyorlar. Yani, çocuklara hayatın ilk yılları ile birlikte verilen bu eğitimde ulaşılmak istenen hedef, yarışan bireyler yetiştirmek değil beynin sağ lobunu da kullanabilen ve daha kolay öğrenen bireyler yetiştirmek. 


10 Aralık 2013 Salı

Üniversiteden Atılma Sistemi Faydalı Bir Sistem midir

Gün geçmiyor ki yeni bir tartışma konusu ile yeni bir gündem oluşturulmasın. Gündem belirlemek için gençlerin kullanılmasından oldum olası hoşlanmıyorum. Şimdi de üniversite öğrencilierini yakından ilgilendiren yeni bir sistem getirileceği tartışılmaya başlandı. YÖK yeni düzenlemeyi hazırlamak için çalışmalara başlamış. Yeni düzenleme ile birlikte iki yıl önce yürürlükten kaldırılan okuldan atılma sistemi üniversitelerde yeniden uygulamaya konulacakmış.

İki yıl önce herkes eğitim hakkına sahiptir, eğitim hakkı engellenemez denilerek hazırlanan ve üniversite öğrencilerine sınırsız hak tanıyan düzenleme yeniden değiştirilmek isteniyor. Onun yerine yeniden üniversiteden atılma sistemi getiriliyor. Duyunca acaba yanlış mı doğru mu diye düşünmeden edemedim. Şimdi bu gençler 6 yılda bitiremedikleri bir okuldan atılacak mı? Bu kararın artısı nedir eksisi nedir? Tamam, üniversite rektörleri üniversitelerde yaşamış oldukları sıkıntıları paylaşmış, öğrenci sayılarını takip edemediklerini, hiçbir uygulama yapamadıklarını söylemişler. Peki, bu sorunun çözümü okuldan atılma sistemi midir? Dün ile bugün arasında değişen nedir ki, herkes üniversite mezunu olmalı diyerek getirdiğiniz bir düzenlemeyi bir iki yıl içinde değiştirme ihtiyacı duyuyor, eğitim sistemimizde bir türlü var edemediğimiz düzeni tekrar tekrar alabora ediyorsunuz?


Üniversitede eğitim gören, söylenildiği gibi terör olayları ile hiç bir ilgisi olmayan fakat derslerde zorlandığı için okulunu zamanında bitiremeyen bir çocuğu okuldan atarak eğitim hakkını gasp etmiş olmaz mısınız? Belki çocuğun kapasitesi hazırlık+6 yılda bitirmek için müsait değil de 7-8 yılda bitirmek için uygun, o zaman ne olacak. Böyle bir uygulama doğru mudur yanlış mıdır bunun cevabını ben veremem ancak bu çocuklara sahip çıkmak gerekiyor, bir kenera atarak ötekileştirmek değil...

Sevgiyle kalın...

4 Aralık 2013 Çarşamba

Dershanelere Eylül 2015'e Kadar Müsaade

            Dersahaneler kapatılacak mı kapatılmayacak mı tam bir muammaya dönüştü. Eğitim-öğretim sistemimizin vazgeçilmez bir unsuru(!) gibi kabul gören dershaneler, 2015 yılına kadar kapatılmayacak. Hazırlanan yeni taslakla birlikte, devlet tarafından dershanelerin özel okula dönüşmesi için verilen süre Eylül 2015'e kadar uzatıldı. Yani, sistem iki yıl daha aynı şekilde devam edecek, dershaneler bu süre boyunca kayıt alabilecekler. Bu süre içinde üniversite sınav sistemi değiştirilip, yerine dershaneye ihtiyaç duyulmayacak yeni bir sistem getirilmesi planlanıyor. Şimdi herkes, dershaneler gerçekten kapatılacak mı, yoksa dershaneler ile hükümet arasında yaşanan bu karşılıklı restleşmenin acısını, acaba çocuklarıımız mı çekecek diye merak ediyor. 

            Şunu kabul etmek gerekiyor, eğitim sistemimizdeki eksikliker ve yetersizlikler dershane kavramını hayatımıza soktu. Bugün, okullarımızda verilen eğitimin, çocuklarımızın girecekleri sınavlarda başarılı olması için yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. parası olan veli çocuğunu özel okula göndererek sistemin eksik yanlarını kamufle etmeyi başarıyor. Parası olmayanlar ise çocuğunu sınav döneminde dershaneye göndererek aradaki açığı kapatmaya çalışıyor. Çocuklarının özel okulda okuyan akranları gibi eğitim almasını arzulayan aileler çocuklarını dershanelere göndermek zorunda kalırken, zor durumdaki birçok aile çocuklarını dershaneye gönderemediği için zor durumda kaldı. Çevremize baktığımızda adım başı bir dershane, etüt merkezi görmekteyiz. Açılan dershane sayısının bu kadar artması, eğitimin okul yerine dershanelere kaydığını göstermektedir.  Devlet okulunda yeteri kadar eğitim alamayan çocuklar, bu sorunu dershaneye giderek çözmeye çalışıyor. Eğitim sisteminden kaynaklanan eksikler, dershaneleri hayatımızın orta yerine koydu. Özellikle, üniversite sınavları nedeniyle çocukların dershaneye gitmesi neredeyse şart oldu. Dershane kültürü yaygınlaştıkça, okullar da öğrencilerini dershanelere yönlendirmeye başladı. Bugün devlet okullarında eğitim gören kaç öğrencimiz, çözemediği soruları öğretmenine sorabiliyor ya da öğretmeni ile soru çözebiliyor? Bunu yapabilen öğrenci sayısı çok az, çünkü bunu yapmaya ne öğretmenin zamanı yetiyor ne de öğrencinin cesareti... Oysa dershane sistemi tamamen çocuğa odaklı çalışıyor. Çocuklar başarıya odaklanıyor ve başarmak için gece gündüz çalışıyor. 

         Dershanelerin kapatılması gündeme geldiğinde öyle dünyanın sonu gelmiş gibi "eyvah eyvah" diyenlerden olmadım. Dershaneler hakkında ben de bazı noktaları kafamda netleştirmeye çalışıyorum. Eğer okulda verilen eğitim seviyesi yükseltilecekse, çocukların gerçekten bir dershaneye ihtiyacı olmayacaksa, okulda görmüş olduğu ders çocuklarımızın sınavlarda başarılı olması için yeterli olacaksa, bence de dershane ler kapatılmalı. Yok, zengin çocukları özel ders alarak diğer çocuklarla arasındaki farkı açacaksa, öteki çocuklar özel ders alamadığı için zincirin en zayıf halkası olacaksa, yani aslında değişen birşey olmayacaksa, o zaman dershanelerin kapatılmasına şiddetle karşı çıkıyorum. 



                  

Dershanelere Eylül 2015'e Kadar Müsaade

            Dersahaneler kapatılacak mı kapatılmayacak mı tam bir muammaya dönüştü. Eğitim-öğretim sistemimizin vazgeçilmez bir unsuru(!) gibi kabul gören dershaneler, 2015 yılına kadar kapatılmayacak. Hazırlanan yeni taslakla birlikte, devlet tarafından dershanelerin özel okula dönüşmesi için verilen süre Eylül 2015'e kadar uzatıldı. Yani, sistem iki yıl daha aynı şekilde devam edecek, dershaneler bu süre boyunca kayıt alabilecekler. Bu süre içinde üniversite sınav sistemi değiştirilip, yerine dershaneye ihtiyaç duyulmayacak yeni bir sistem getirilmesi planlanıyor. Şimdi herkes, dershaneler gerçekten kapatılacak mı, yoksa dershaneler ile hükümet arasında yaşanan bu karşılıklı restleşmenin acısını, acaba çocuklarıımız mı çekecek diye merak ediyor. 

            Şunu kabul etmek gerekiyor, eğitim sistemimizdeki eksikliker ve yetersizlikler dershane kavramını hayatımıza soktu. Bugün, okullarımızda verilen eğitimin, çocuklarımızın girecekleri sınavlarda başarılı olması için yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. parası olan veli çocuğunu özel okula göndererek sistemin eksik yanlarını kamufle etmeyi başarıyor. Parası olmayanlar ise çocuğunu sınav döneminde dershaneye göndererek aradaki açığı kapatmaya çalışıyor. Çocuklarının özel okulda okuyan akranları gibi eğitim almasını arzulayan aileler çocuklarını dershanelere göndermek zorunda kalırken, zor durumdaki birçok aile çocuklarını dershaneye gönderemediği için zor durumda kaldı. Çevremize baktığımızda adım başı bir dershane, etüt merkezi görmekteyiz. Açılan dershane sayısının bu kadar artması, eğitimin okul yerine dershanelere kaydığını göstermektedir.  Devlet okulunda yeteri kadar eğitim alamayan çocuklar, bu sorunu dershaneye giderek çözmeye çalışıyor. Eğitim sisteminden kaynaklanan eksikler, dershaneleri hayatımızın orta yerine koydu. Özellikle, üniversite sınavları nedeniyle çocukların dershaneye gitmesi neredeyse şart oldu. Dershane kültürü yaygınlaştıkça, okullar da öğrencilerini dershanelere yönlendirmeye başladı. Bugün devlet okullarında eğitim gören kaç öğrencimiz, çözemediği soruları öğretmenine sorabiliyor ya da öğretmeni ile soru çözebiliyor? Bunu yapabilen öğrenci sayısı çok az, çünkü bunu yapmaya ne öğretmenin zamanı yetiyor ne de öğrencinin cesareti... Oysa dershane sistemi tamamen çocuğa odaklı çalışıyor. Çocuklar başarıya odaklanıyor ve başarmak için gece gündüz çalışıyor. 

         Dershanelerin kapatılması gündeme geldiğinde öyle dünyanın sonu gelmiş gibi "eyvah eyvah" diyenlerden olmadım. Dershaneler hakkında ben de bazı noktaları kafamda netleştirmeye çalışıyorum. Eğer okulda verilen eğitim seviyesi yükseltilecekse, çocukların gerçekten bir dershaneye ihtiyacı olmayacaksa, okulda görmüş olduğu ders çocuklarımızın sınavlarda başarılı olması için yeterli olacaksa, bence de dershane ler kapatılmalı. Yok, zengin çocukları özel ders alarak diğer çocuklarla arasındaki farkı açacaksa, öteki çocuklar özel ders alamadığı için zincirin en zayıf halkası olacaksa, yani aslında değişen birşey olmayacaksa, o zaman dershanelerin kapatılmasına şiddetle karşı çıkıyorum. 



                  

30 Kasım 2013 Cumartesi

LGS'de Puanlama Nasıl Olacak

          Yeni bir sınav olan LGS hakkında bizlerin bilmediği o kadar çok şey var ki...

          2013-2014 yılı ile birlikte geçmiş yıllarda girilen SBS kaldırılarak yerine Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı yani TEOG getirildi.  Yeni düzenleme ile birlikte sınav sistemi yenilendi ve farklılaştırıldı.

          Yeni yerleştirme sisteminde de sınavın devam etmesi aslında pek de bir şey değişmedi diye düşünmenize neden olabilir. Evet, sınavlar bir Türkiye klasiği... Çocuklarımızın yarış atı gibi bir sınavdan çıkıp öteki sınava girmesi değişecek gibi görünmüyor. Bu ülkede yaşıyorsanız sınavlara girmek, başarılı olmak ve kendinizi ispat etmek zorundasınız. İlkokul çağındaki çocuklarımız, aslında birbirinden pek de farkı olmayan Anadolu Liseleri için kıyasıya yarışmak zorunda kalıyorlar. Sınavlar eğitimin eksik yönlerini tamamlamak için yapılıyor. Ancak bu sınavlarda ne kadar objektif olunacak emin değilim. Bence, birçok okul, başarı sıralamasında iyi bir yere çıkmak için öğrencilerine, şişirme puan verecek ve öğrencilerin yıl sonu ortalamasını yükseltecek.

         Sınav sisteminde yapılan yeni düzenleme ile birlikte liselere girmede, okul puanları ile birlikte öğrencilerin merkezi sınavdan aldığı puanlar da etkili olacak. Öğrencilerin merkezi sınavlarda aldığı puanların, yerleştirme üzerinde yüzde 20 ile yüzde 40 arasında etkisi olacak. Yani, yeni düzenlemede öne çıkan başlık, yıl sonu başarı puanı oluyor. Okul başarı puanı, Anadolu lisesine girmek isteyen öğrencilerin puanını yüzde 70 etkilerken Fen Lisesi için bu oran yüzde 50'ye düşüyor.

        Sınav sistemi ne kadar değişti bilemeyiz ama değişmeyen bir Türkiye gerçeği var,  o da, iyi bir liseye girmek için girilmesi gereken bir sınav olduğu...

LGS'de Puanlama Nasıl Olacak

          Yeni bir sınav olan LGS hakkında bizlerin bilmediği o kadar çok şey var ki...

          2013-2014 yılı ile birlikte geçmiş yıllarda girilen SBS kaldırılarak yerine Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı yani TEOG getirildi.  Yeni düzenleme ile birlikte sınav sistemi yenilendi ve farklılaştırıldı.

          Yeni yerleştirme sisteminde de sınavın devam etmesi aslında pek de bir şey değişmedi diye düşünmenize neden olabilir. Evet, sınavlar bir Türkiye klasiği... Çocuklarımızın yarış atı gibi bir sınavdan çıkıp öteki sınava girmesi değişecek gibi görünmüyor. Bu ülkede yaşıyorsanız sınavlara girmek, başarılı olmak ve kendinizi ispat etmek zorundasınız. İlkokul çağındaki çocuklarımız, aslında birbirinden pek de farkı olmayan Anadolu Liseleri için kıyasıya yarışmak zorunda kalıyorlar. Sınavlar eğitimin eksik yönlerini tamamlamak için yapılıyor. Ancak bu sınavlarda ne kadar objektif olunacak emin değilim. Bence, birçok okul, başarı sıralamasında iyi bir yere çıkmak için öğrencilerine, şişirme puan verecek ve öğrencilerin yıl sonu ortalamasını yükseltecek.

         Sınav sisteminde yapılan yeni düzenleme ile birlikte liselere girmede, okul puanları ile birlikte öğrencilerin merkezi sınavdan aldığı puanlar da etkili olacak. Öğrencilerin merkezi sınavlarda aldığı puanların, yerleştirme üzerinde yüzde 20 ile yüzde 40 arasında etkisi olacak. Yani, yeni düzenlemede öne çıkan başlık, yıl sonu başarı puanı oluyor. Okul başarı puanı, Anadolu lisesine girmek isteyen öğrencilerin puanını yüzde 70 etkilerken Fen Lisesi için bu oran yüzde 50'ye düşüyor.

        Sınav sistemi ne kadar değişti bilemeyiz ama değişmeyen bir Türkiye gerçeği var,  o da, iyi bir liseye girmek için girilmesi gereken bir sınav olduğu...

LGS'ye Giren Öğrenciler Din ve Fen Sorularında Zorlandı

          Bu yıl ilk kez yapılan LGS hakkında araştırma yaptığımı ve elde ettiğim bilgileri sizinle paylaşmaya devam edeceğimi  Liselere Geçiş Sınavı başlıklı yazımda belirtmiştim. Daha öncede söylediğim gibi, 28-29 Kasım 2013 tarihinde yapılan birinci dönem Liselere Geçiş Sınavı iki oturumda gerçekleştirildi. İlk gün Türkçe, Matematik ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden sorulan toplam 60 soruyu cevaplayan çocuklar, cuma günü yapılan ikinci sınavda ise Fen ve Teknoloji,  İnkılap Tarihi ve Yabancı Dil derslerinden sorulan 60 soruya doğru cevap vermeye çalıştı. Merkezi Sistem Ortak Sınavı bu yıl ilk kez düzenlendiği için eğitim camiası ve sınava girecek çocuklar soruların müfredata uygun olup olmayacağını çok merak ediyorlardı.
          İlk gün yapılan sınavdan sonra oluşan genel kanı ise soruların müfredata uygun hazırlandığı yönünde. Türkçe, Matematik, Fen, Tarih, Yabancı Dil ve Din dersine ait soruları değerlendiren uzmanlar, konuların genel olarak müfredata uygun olduğunu belirttiler. Ancak, Din soruları  ile ilgili "sınavın en zor etabı" yorumu yapıldı. Din sorularının zor olduğu konusunda hem uzmanlar hem de sınava giren çocuklar fikir birliği içindeler. Sınavın genelinde, Din ve Fen sorularında zorlanan öğrenciler, diğer derslerde ise  "hiç zorlanmadıklarını" belirterek sınavdan umutlu olduklarını söylediler.
          Sınavın cuma günü yapılan ikinci bölümünde sorulan soruları değerlendiren uzmanlar, "Sınavlarda, Fen soruları ve Din sorularının daha belirleyici bir rol oynayacağını " belirterek birçok şampiyon çıkmasının olası olduğunu söylediler. Sınavla ilgili bir sürpriz de, MEB tarafından yapılan açıklama oldu. MEB yetkilileri, Matematik dersinden ve Fen dersinden birer sorunun, "hatalı olduğu için iptal edildiğini" açıkladı.
           2013-2014 eğitim-öğretim dönemi birinci dönem TEOG Sınavı başarıyla tamamlandı. Mazereti nedeniyle sınava giremeyen öğrenciler için 14-15 Aralık 2013 tarihinde mazeret sınavı yapılacak. İkinci Dönem TEOG sınavı ise 28-29 Nisan 2014 tarihinde yapılacak.

LGS'ye Giren Öğrenciler Din ve Fen Sorularında Zorlandı

          Bu yıl ilk kez yapılan LGS hakkında araştırma yaptığımı ve elde ettiğim bilgileri sizinle paylaşmaya devam edeceğimi  Liselere Geçiş Sınavı başlıklı yazımda belirtmiştim. Daha öncede söylediğim gibi, 28-29 Kasım 2013 tarihinde yapılan birinci dönem Liselere Geçiş Sınavı iki oturumda gerçekleştirildi. İlk gün Türkçe, Matematik ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden sorulan toplam 60 soruyu cevaplayan çocuklar, cuma günü yapılan ikinci sınavda ise Fen ve Teknoloji,  İnkılap Tarihi ve Yabancı Dil derslerinden sorulan 60 soruya doğru cevap vermeye çalıştı. Merkezi Sistem Ortak Sınavı bu yıl ilk kez düzenlendiği için eğitim camiası ve sınava girecek çocuklar soruların müfredata uygun olup olmayacağını çok merak ediyorlardı.
          İlk gün yapılan sınavdan sonra oluşan genel kanı ise soruların müfredata uygun hazırlandığı yönünde. Türkçe, Matematik, Fen, Tarih, Yabancı Dil ve Din dersine ait soruları değerlendiren uzmanlar, konuların genel olarak müfredata uygun olduğunu belirttiler. Ancak, Din soruları  ile ilgili "sınavın en zor etabı" yorumu yapıldı. Din sorularının zor olduğu konusunda hem uzmanlar hem de sınava giren çocuklar fikir birliği içindeler. Sınavın genelinde, Din ve Fen sorularında zorlanan öğrenciler, diğer derslerde ise  "hiç zorlanmadıklarını" belirterek sınavdan umutlu olduklarını söylediler.
          Sınavın cuma günü yapılan ikinci bölümünde sorulan soruları değerlendiren uzmanlar, "Sınavlarda, Fen soruları ve Din sorularının daha belirleyici bir rol oynayacağını " belirterek birçok şampiyon çıkmasının olası olduğunu söylediler. Sınavla ilgili bir sürpriz de, MEB tarafından yapılan açıklama oldu. MEB yetkilileri, Matematik dersinden ve Fen dersinden birer sorunun, "hatalı olduğu için iptal edildiğini" açıkladı.
           2013-2014 eğitim-öğretim dönemi birinci dönem TEOG Sınavı başarıyla tamamlandı. Mazereti nedeniyle sınava giremeyen öğrenciler için 14-15 Aralık 2013 tarihinde mazeret sınavı yapılacak. İkinci Dönem TEOG sınavı ise 28-29 Nisan 2014 tarihinde yapılacak.

28 Kasım 2013 Perşembe

Liselere Giriş Sınavı

         Bugün ilkokulda okuyan ve  8.sınıfa giden çocuklarımız LGS sınavının ilkine girdiler. Peki, kaç kişi bu sınavlar hakkında bilgi sahibi? Belki de birçoğumuz böyle bir sınav olduğundan habersizdik, ta ki kendi çocuklarımız sınav olduğu için okulların tatil olduğunu söyleyene kadar. Ben de ilkokulda eğitim gören bir çocuk velisi olarak,  bu konuyu ihmal ettiğimi, sınav hakkında bilgi sahibi olmadığımı fark ettim ve bir araştırma yaparak LGS Sınavı hakkında bilgi sahibi olmaya çalıştım.
         Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, küçüklerin işi sanıldığı kadar kolay olmayacak. Merkezi sınav olan LGS'nin ilki bugün ikincisi de yarın yapılacak. Bu sınavın bu yıl ilk defa yapılıyor olması bu sene sınava giren çocuklar için bir dezavantaj olabilir. Zira, sınav hakkında nasıl ki kimse fazla bir şey bilmiyorsa sınava girecek olan çocuklar da büyük ihtimalle aynı durumdalar. İzlediğim bir televizyon programında açıklama yapan bir rehberlik öğretmeni, sınavın detayları hakkında ekim ayının başından itibaren bilgilendirildiklerini belirterek, bilgi eksikliğinin aslında bizden kaynaklı bir sorun olmadığını belirtmişti.
        Gelelim sınava; sınavın bugün yapılan ilk ayağında merkezi sınava giren çocuklar, kendi eğitim gördükleri okulda sınava girdikleri için biraz daha rahattılar. Yabancı bir okulda sınava girmek oldum olası sınava girecek olanların daha fazla heyecanlanmasına neden olan bir durumdur. Bugün yapılan LGS Sınavı merkezi bir sınav olduğu için tüm Türkiye'de saat 9'da başladı.  Bugün yapılan ve yarın ikinci ayağı gerçekleştirilecek olan LGS'de tüm derslerden sorulacak olan soru sayısı  20 adet olarak belirlenmiş. Çocuklara 20 adet soru için verilen sınav süresi her ders için 40 dakika. Çocuklar, her sınavdan sonra 30 dakika teneffüs yapabiliyor. İlk gün Türkçe, Matematik ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden sorulan soruları cevaplayan çocuklar, ikinci gün Fen ve Teknoloji, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Yabancı Dil sınavına girecekler ve bu derslerden sorulan sorulara cevap verecekler.
        İyi bir liseye girmek ve eğitimini iyi bir okulda tamamlamak isteyen gençlere başarılar diliyorum. Çocuklarımıza şunu söylemekte yarar görüyorum: Sınavınız iyi ya da kötü geçebilir, sakın üzülmeyin, girmiş olduğunuz  lise sınavı, daha yolun çok başındasınız, iyi yerlere gelmek istiyorsanız, eğitiminize ara vermeden devam etmeli ve kendinizi en iyi şekilde yetiştirmelisiniz. Unutmayın, liseden sonra sizi üniversite sınavı bekliyor olacak. LGS'de elde edemediğiniz başarıyı, çalışarak YGS ve LYS de elde edebilirsiniz. Sınava girecek olan bütün çocuklarımıza, en içten duygularımla bir kez daha başarılar diliyorum...